zorunlu trafik sigortası vardır zaten yoksa trafiğe çıkamaz araç. kiraya veren yapmıştır onu.

kiralık aracın sigortasını zaten kiralama şirketi yapar. daha kapsamlı kaza sigorta paketleri de olur ama, eğer isterseniz fiyata eklerler. mini hasar sigortası gibi.

ekstra sizlik bişey yok.

teşekkürler

peki bir kaza durumunda hem aracin hem de şahısların giderleri karşılanması nasıl oluyor acaba? bunun için ek sigorta yaptırmak lazım mı?

şahıs giderlerinden kasıt ne bilmiyorum.

kazada da kusurun yoksa yine sigorta kasko neyse halleder. küçük hasarlara beyana bakıyolar, atıyorum park halindeki araca biri sürter kaçar, bu durumda aracı tamir edip teslim ederler. ama kırmızı ışıkta geçtin, kaza oldu, araba pert. e sigorta bunu senden ister. yani normal araç ile bi fark yok sigorta açısından aslında. ek sigortanın da kapsamına bakmak lazım. bi sözleşme imzalıyorsunuz, içerik neyse o.

Evet verilmez gibi geliyor ama alışacağız :))
Boyner'den falan kampanya kovala derim, seviyorsan alternatifi yok gibi gelecek çünkü.

verilmez, bence eski kalitelerinde değiller artık.

Optimum goztepe 80 lira

Ben 400 lira olmasini anlayamiyorum! ABD'de bu kotlar 20 dolar, 7 ile carpsan 210 lira olmasi gerekli. Vergisi, kargosu falan fiyatini iki katina mi cikariyor? Ben ABD'de 15 dolara bile Levi's kot buluyordum.

Ayni sey Vans icin de gecerli, 10 dolara aldigim ayakkabilarim var, burada simdi 300 lira olmus 10 dolarlik ayakkabi.

30 dolara aldigim Colombia bot da 600 lira! ABD'de hic onemsemezdim sadece 30 dolar diye ama burada inanilmaz degerli oldu bu seyler.

Başka markalardaki kotları denedim levis kadar güzel durmadı ben de verdim :(

Yeni sezon Batı Avrupa'da 110-230 Euro aralığında: www.levi.com

Amerika'da 35-45 USD aralığında: www.levi.com

Yani kur çevrimi ile ilgsi yok, markanın ilgili ülkede kendini nasıl konumlandırdığı ile alakalı.

Soruya cevap olarak, ABD'den alma şansınız varsa 400 TL verilmez. Avrupa'da yaşıyorsanız 400 TL verip yarı fiyatına almış olursunuz.

Verilir. Mavi bile lcw kalitesindeki çullara 150 lira istiyo. Bence kot pantolonları muhteşem. 2 tane dandik pantolonun olacağına bi tane adam gibi pantolonun olsun

Outletlerde 175-195 civarı

mavi gibi bi marka var ülkede. ne boyası soluyo, ne kolayca formunu kaybediyo ki en güzeli de yerli üretim. bence mavi'ye bi şans ver.

Tırt tırt mallara hayvani paralar veriyorsunuz sonra dolar 7.2 oldu diye ağlıyorsunuz. Kafana göre takıl hacı abi.

uzun seneler önce aldığım kotun 1 ay içinde ağ bölgesi parçalanınca, çakmak cebi bozuk para koyarken sökülünce bana takındıkları "kullanıcı hatası" tripleri yüzünden artık oradan çöp almıyorum.

O sırada 10 senelik levis kotlarım sapasağlam dururken aldığım model paramparça oldu, kot giymeyen birisi olsam, bir yere taktırıp yırtsam tamam ama 450tl verdiğim koy 1 ayda g*tümde parçalanacaksa benden babayı alırlar.

Levis'tan 1 kot alacağıma gider kalıbı düzgün markası belli olmayan 5-10 kot alırım.

Verilmez. Levis parasini haketmiyor. Hicbir zaman da etmedi.

Mavi solmaz etmez deforme olmaz diyenlere mavinin en pahali serisinden aldigim pantolonlarn son durumunu gosterebilirim:)

o fiyata bir kot alacagına, 100 tl'ye 4 kot al.

Abi nerde 400 lira ya? internette max. 250-300 liraya var. mağazalara gidip bu paraları vermeyin.
Ayrıca levi's üstüne kot tanımam. mavi falan geç onları. bir sene sonra pert onlar.
ha alabiliyorsan diesel, armani falan da güzel ama fiyatları uçuk.
levi's candır.

4 senedir maviden ağırlıklı olarak james ve jake kesimlerinden giyiniyorum ve daha ağının yırtıldığına, renginin solduğuna, şeklinin kaybolduğuna şahit olmadım. eski pantolonları değiştirmemin tek sebebiyse iki sene ve ötesinde artık inceden bi renk kaybına uğruyolar ama öyle çok hissedilesi bi solma değil bu bahsettiğim. bence mavi bu işi iyi yapıyo.

kıçında paralananlar da olmuş olabilir elbet benim üzerimde daha hiç sorun yaratmadı.

Diğer sakıncalarını bilemiyorum ama her ay mutlaka elden aldığına dair bir evrak imzalatın. Yoksa işten ayrıldıktan sonra maaşım ödenmedi diye dava açıp hepsini çatır çatır alma hakkı vermiş olursunuz kendine.

o açıdan bir problem yok, kendisi 1. derece akrabamız. ama tabi kağıt da imzalatacağız.

hesap pusulası imzalatın.

5 kişinin altında personel çalıştıran işyerleri (eskiden 10'du 5 olmuş dediğinize göre) maaş ödemelerini nakden gerçekleştirebilir. Bu durumda bordro ve hesap pusulası imzalatabilirsiniz. Yalnız maaşına icra geldiyse, ilgili kısmını icra hesabına yatırmak işverenin vazifesi. bu sorumluluğun gerçekleşmesi için icra dairesinden size ödeme emri gelmesi gerekiyor.

icra olayı yoksa verin elden sorun yok

maaşı elden verseniz bile, icra durumu varsa ve size ilgili yazı geldiyse maaşından kesinti yapmak zorundasınız.

normal kola içmiyorum
zero yu da haftada 1 belki içerdim
tadını da severdim
ama ne olduysa oldu son 1 ayda tüm tadı değişti zero’nun şuruba döndü.

yok öyle bir şey

azili bi colasever olan ben bile tadindan sogudum, bim' in sekersiz colasini iciyorum artik

aynen oyle, son 4 seneden beri boyle. pepsi iciyoruz sadece disarida icersek sayet.

Sanırım üretim partisine göre kullanılan şeker değişiyor. Şeker ya da fruktoz surubu kullanılıyor. İçindekiler kısmında yazdığına göre kapaktaki seri no'da belirtiliyor, S ise şeker, F ise fruktoz şurubu. Tat farkı bundan kaynaklı olabilir.

Kolayı ya 200 ml şişe ya da kutudan içmelisiniz yoksa tadını alamazsınız.

Ben de tat alamiyorum artik.
Hele Pepsi hepten batirdi. Eksiden Coca cola olmadigi yerde Pepsi'yi seve seve icerdim simdi tam bir serbet. Hatta Pepsi cok asitli yeaa diye sikayet ederlerdi ben cocukken, asiti fazlaydi icerken yakardi boyle. Simdi karamelli su gibi asit falan yok.
Coca cola da dedigin gibi bozmakla birlikte hala pepsiye kiyasla iyi.

Katılıyorum. Ben Pepsi’ye geçtim.

kesinlikle katılıyorum eskiden gazdan dolayı ani içerek burnumuzdan yaka yaka gelirdi o kola gazı artık öyle bir olay yok resmen şerbet.

sadece kolada değil tüm abur cuburların tadları son 7-8 senede çok bozuldu; maliyet, rekabet gibi etkenler yüzünden malzeme kalitesini boktanlaştırdıklarını düşünüyorum.

kesinlikle değişti bence de.

aynı şeyi cipsler için düşünüyorum. lays artık berbat.

leisure suit

erkek yaka deniyor galiba, h&m'de görmüştüm bi ara.

selam,

@binder dandet'e mesaj at. bu konuda buralarda uzman o.

hp p1102w var bende, memnunum.

Brother hl1211 yâ da hl1111.

slip değil aynı zamanda pompadan fiş de veriyorlar, o fişi gider kaydedebilirsiniz. araç şirkete kayıtlı ise tabi.

Teşekkürler. Kiralık araca yaptığım alımı gider olarak gösteremez miyim peki?

kiralık araca aldığın yakıt, eşinin aracına aldığın yakıt, emanet araca aldığın yakıt vb. iş için kuullanılmak şartı ile hepsi gider gösterilebilir. aracın senin adına olması şartı yok, iş için kullanılmış olma şartı var.

Kiralamanızın faturası varsa gösterilebilir olması gerekir kiralama süresince.

bir sözleşmeye bağlı olmak şartıyla kiralık araçların da yakıt fişleri gider yazılabilir.

@babilbaligi

ancak araç işletmeye kayıtlı ise veya sözleşme ile kiralanmış ise gider yazılır. hatta yapılan masrafın işin mahiyetine uygun olması da istenir ama o kısma çok dikkat etmezler.

@cemiyet: o iş tam öyle değil.
www.gib.gov.tr

Teşekkürler

Arkadaşlar ne sözleşmesinden bagsediyorsunuz? Kiralama şirketi ile olan sözleşme mi yoksa benim yaptığım iş sözleşmesi mi 3. Kişilerle?

Mesela Ankara’ya iş için gitsem bu yakıtı gider olarak gösteremem mi? Herhalde gidişi sözleşmeye eklemem saçma olur

İş sözleşmesine eklemem saçma olur yazacaktım mobilde eşitlenmiyor

@babilbaligi: o iş tam olarak öyle.

gönderdiğin linkte eşten bedelsiz kiralan araca nakden ödeme yapılmadığı için tevkifat yapılmayacağından fakat emsal kira bedeli uygulaması gereği gmsi ile beyanname vermek zorunda olduğundan bahsetmiş.

"Öte yandan, kira sözleşmesi ile kiralamış olduğunuz araca ait akaryakıt ve bakım gibi giderlerinin aracın işlerinizle ilgili olarak kullanılması şartıyla, yıllık gelir vergisi beyannamenizde gider olarak indirim konusu yapmanız mümkün bulunmaktadır."

cümlesi ile de kira sözleşmesi ile kiralanan aracın masraflarının gider yazılacağını belirtmiş.

"Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır."

uyarısı ile de siz bize fazla güvenmeyin, olur da bu özelgeye rağmen vergi tarh olunursa vergiyi alırız ama ceza falan kesmeyiz demişler.

üstelik arkadaş eşimden kiraladım falan da dememiş.

@cemiyet: her özelgenin altına yazılan standart cümlelerden aşırı anlamlar çıkaracak kadar çaresiz olduğunuzu anlıyor, tartışmadan "yav hee hee" diyerek çekiliyorum.

yav hee hee.

girenler borç çıkanlar alacak.

Senden biri birşey alıyorsa borçlu
Birşey satıyorsa alacaklı.

Yerine istediğin muhasebe kodunu yaz.
kasaya para giriyorsa kasa borçlu gibi

1 ve 2 ile başlayanlar varlıklardır. Artışlar borç tarafına, azalışlar alacak tarafına yazılır.
3, 4 ve 5 ile başlayanlar kaynaklardır. Artışlar alacak tarafına, azalışlar borç tarafına yazılır.
6 gelir tablosu hesapları alacak, 7 maliyet hesapları borç.

hesabı kişi gibi düşün, hesap diğerine borçluysa borç tarafına, hesap diğerinden alacaklıysa alacak tarafına yazacaksın.

1-2 haftada bir çalıştırsan iyi olur. düşük km'de tut satarken iyi fiyata verirsin.

haftada bir çalıştır en azından.

Pazardan pazara bir dolaşmakta fayda var. Duran araba iyi olmaz derler.

ayda 1 olduğu yerde 5-10 dk çalıştırsan bile yeter. Ama araba acil birşey için lazım olur diyorsan. dışarı çıktıkca lastiklerin havasına bak, arada çalıştırmanda aküyü sarj eder.

normal akü ise haftada bir, jel akü ise ayda bir şöyle bir 10 dakika çalışmasında fayda var. yoksa bindiğinde aküsü boşalmış olabilir, canını sıkar.

Akünün kutup başlarını sök yeterli.

3 yıllık arabam 2 ayda bir kere çalıştı sadece. Aküde bir problem oluşmadı.

her hafta bi yarım saat tur yap bence.

lastikler de dönsün.
hem şanzıman yağlanır, hem motor ısınır, hem difransiyel döner yağlanır(2 saat çalıştırsan da yükte kullanmayacağın için ısınmaz rolantide, yağ da ısınmaz,)

arada alışverişe falan git avmye şkfdşlsk

Çok araba yatırmış biri olarak tavsiye;
1. Ağaç altına park etme.
2. Haftada bir yıkamaya sok benzincide falan.
3. En az haftada bir tur at ve tüm vitesleri kullan, motor ideal sıcaklığına çıkana kadar sür.
4. Uzun süre yatacak arabaya branda şart. Yoksa tüm hava ve su giderleri tozla, yaprakla, polenle tıkanır, araba içeri su almaya başlar.
5. Lastik uzun süre aynı noktada park halinde kalınca yapısı bozulur, balans tutma sorunu çekebilir.

Yatırmak yerine satmak en mantıklısıdır.

6. Sürmesen ve hiç km yapmasan bile 1-1,5 senede bir periyodik bakıma girmesi şart. Yağ eskimeye başlar, filtreler tozla dolar, hatta lastikler bile sertleşir zamanla diş derinliği olsa bile tutmaz. 2 sene yatırdım arabamı ben en sonunda perte çıktı.

Asla 2. El bir şey almam. Bunu satsam sıfırını tekrar alamam. Niye satayım o halde? Temmuzda aktif olarak kullanmaya devam ederim.

Araba zaten sitenin kapalı otoparkında. En kötü ayda bir kullanırım zaten ama ya kullanmazsam diye düşündüm. Aldığımdan beri 1 seneyi geçeceği için 1 ay sonra doğuş oto’ya bakımına götürcem.

@caletti çok doğru ve teknik bir cevap vermiş ama dalga geçiyor sanıp tik atmamışsın.

Araç kullanılmayacaksa ilk yapılması gereken şey akü kutup başını sökmektir, lastiklerin sağlığı için aracı takoza alıp lastiğe yük bindirmemek de gerekli.

Durduğu yerde 10 dk çalıştırmak hiç bir işe yaramayacağı gibi zararı olur. Akü dolmanın aksine her marş basışta 10 dakikalık dolumdan daha fazla enerji harcar.

Motor tam ısınmadan kapatılacağı için terleme/buhar yapar eksoz sistemlerinde.

Tam ısınmayacaksa haftada bir çalıştırmak gereksiz.

15 günde bir otoparktan çıkarıp bir kaç km dolaşıp gelmeniz yeterli olur, hatta akü sağlıklı ise ayda bir bile yetebilir.

kesinlikle xiaomi. hem ablama hem kardeşime aldık canavar gibi telefon.

eşim daha geçen xiaomi a2 aldı.
parmak izi arkada olduğu için garibime gitti.
iphone 6'ya göre büyük geldi(büyük tel. sevmem, tek elle zor).
sesi sona getirince cızırtı yapıyor ya da yayınlarda sorun var ya da başka bir şey... dikkate alınacak bir şey olmayabilir.
kullanım süresi makul.
saf android.


dışardan gözlemlediğim kadarıyla dikkatimi çekenler bu kadar. ben olsam şans verirdim.

büyük telefon seversen htc u ultra al. 2000 altında olan çoğu telefonun kamerasında ois yok, bunda var. işlemcisi de iyi. htc de iyi markadır. htc türkiye garantili 1.900 küsür.

huawei

En cok sinir oldugum konu. Ben yeter diyorum mesela ama kime nasil isyan edebilirsin ki bu ulkede? Toplu bir isyan yok herkes kendince sovup geciyor.
Ben de daraldim calis kopek gibi ama ortada bir sonuc yok, emegin hic olsun.

harfiyen katılıyorum. bence insanların bu kadar vergi ödediklerinden haberi yok. ülkede şu hesabı yapıp yorumlayabilecek yüzde kaç insan var allasen. vergiler çok ama elden bir şey gelmiyor malesef.

tradingeconomics.com

Türkiye'de gelir vergisinden daha büyük bir problem var, o da dolayılı vergiler: KDV, ÖTV.

Dediğinize katılmamak elde değil tabii.

derdin o olsun, ötv, kdv nin ötv si vs neler var.

maaş konusunda daralmamak için şöyle düşün, gelir vergisi olmasa şirket sana yine netin kadar verir.

sorun bundan ziyade dolaylı vergilerin aşırı olması ve kamu hizmetlerinin fazlasıyla kalitesiz olması ile ilgili.

yani mesela Avrupa'da da oranlar benzer. ama dolaylı vergi neredeyse yok. kamu hizmetleri gayet başarılı, sağlık bedava eğitim bedava, sosyal devlet imkanları geniş.

bana kalırsa sorun avrupa standardında vergi alıp, afrika standardında hizmet vermekte.

saçma gelmez olur mu! asgari ücretlinin dilim değiştirmesine ne demeli?

Aynen öyle maalesef. Ağzına sağlık.

Bir çok insan net maaş üzerinden ücret aldığı için bu durumun farkında değil, umrunda da olmuyor (olmalı, ama olmuyor).
Brüt maaş üzerinden ödeme alanlar küfrediyor. Dilim değişip her ay daha az para alınca mecburen ilgileniyorsun.

Vergi çok mu? az değil, ama daha kötüsü adaletsiz olması. Devletin bir çok yerden vergi toplayamaması ve dolaylı vergilere abanması ve zaten vergi verene tekrar vergi uygulaması.

Bir de tek kuruş vergi vermeyen esnafı kobiyi düşün. Geçen sözlükte konusu vardı adamlar “ticaret riskli yeaa” diye vergi kaçırmayı haklı buluyorlar. Sen de olsan sen de kaçırırsın argümanları.

amerikada basit işlerde para kazanmak ayıp değil, ama memur çocukları bile burada garsonluk yapmak istese ailesi izin vermez. para kazanma konusu önemli.

burada aile çocuğuna çok koruyucu yaklaşıyor ve özgürlükçü değil.

Devlet çocuklara değer veriyor ve çocuk bunu görüyor. O sebeple gerektiğinde ailesine karşı gelse bile ecel'in bahsettiği gibi köprüaltına düşmeyeceğini biliyor.
Bizde durum iki uçta; bir kısımda sebebi bilinmez sonsuz bir özgüven var; çocuk biliyor ki anası-babası onun için canını verir, onun üzerinde etrafına, ana-baba da dahil (buna özgüven mi demeliyiz bilemiyorum) sataşıyor. Bir grup sa farkında ki ana-babası düşse yerden kaldırmayacak pısıp kalıyor.

Özgüven var ama taşak yok bizimkilerde.

Otur konuş herkeste ego 1500 ama sor anasıyla oturuyor halen.

Sebeplerinden biri ekonomik tabi. Bizde genç yaşta işe girip çalışsan asgari ücret bile vermezler. Kaldı ki asgari ücret verseler bile ev oda tutup yaşaman imkansız gibi bir şey.

Abd'de falan gidip McDonald's da bile çalışsan saati 9-12 dolar arası kazanırsın. O parayla da en pahalı şehirde bile boktan bir oda tutup yaşama şansın var. Bizde erkek çocuğuna bile tecavüz ederler o yaşta sahipsiz kalınca.

Bence maddiyattan önce aile ile olan ilişkiler, kültür vs.
Hele ki kadınlar için. Bekar bir kadının ailesiyle aynı şehirde olduğu halde ayrı ev tutup yaşaması (maddi durumu müsait olsa dahi) hala İstanbul' gibi bir metropolde bile çok zor. Yapan kadınlar tabii ki var ama çoğunluğu bunu yapamıyor.

özgüven ne alaka ya?

ben çok yüksek maaş alsam çok param olsa niye ailem ile yaşayayım ki?

yaş 18 olur olmaz ayrılırım.

1- ülkenin ekonomik koşulları buna izin vermiyor. Yurtdışında işsizlik düşük. millet her tarafta iş bulur. sosyal haklarıda devlet güvencesinde.

2-anne-babanın çocukken aşırı koruyucu tutum sergilemesi. "onu yapma ayıp, bunu yapma ayıpi el alem ne der?" diye diye millet özgüvensiz yetişiyor.

gelişmiş ülkelerde ülke dinamikleri herhangi bir bireyin orta ve üst düzey hayat yaşayabileceği bir standart sunuyor. amerika, avrupa gibi ülkelerde bir dükkan kirala zeytinyağı sat 5 yılda 15. dükkanı açarsın. ben tuğladan değil ahşaptan ev yapıyorum de 6.yılda site kurabilirsin. şaraba bal katıp satıyorum de 7.yılda kralsın. sistem ve ülkelerin dinamikleri bu şekilde. şimdi mesela kore, Taiwan bu şekilde.

orta ve düşük gelişmişlik seviyesindeki ülkelerde ise bu dinamikler yok. paran olsa bile batma ihtimalin yüksek. örneğin türkiye. dev gibi firmalar iflas eşiğinde.

yani ülkenin dinamikleri ile alakalı. kişiler ile bir alakası yok.

bunu memur çocukları neden hep çalışan oluyor zengin çocukları neden hep patron oluyor gibi de düşünebilirsin.

zenginde baba'dan gelmezse dayıdan gelir olmazsa amcandan haladan teyzeden gelir para.

memurda ise zaten en okumuş adam odur sülalede.

peki çözüm nedir? sorarsanız söylerim.

not : 5 yıldır eu ve tr'deki startuplara danışmanlık veren bir firma sahibiyim. görüşlerim eu ve tr'den neredeyse aynı işi başlatıp eu'da yürüyen tr'de yerinde sayan firmalardan oluşuyor.

Benim annemler 5 kardes, 4 u sorunlu mesela benim annem babam ayri, kuzenimin babasi ayyaş, otekinin annesi manyak, digerinin metresi var. Olaylar, olaylar. Aileler hep sorunlu.

En duzgun olmasi gereken, sorunsuz aileye sahip kuzenlerimin buyuk olani uyusturucu kullaniyor ailesi bas edemedi. Kardesi de annesiz hic birsey yapamaz, tikleri var, belki aylik 5 bin harclikla uyduruk bi ozelde okuyamadi, 3. Sinifa gecemedigi icin birakti.

Digerlerinde ise basarili olan da var ama olmayanda ama herkes kendi yolunda ilerliyor. Kendini kurtarmak icin cabaliyor. Aileye bagimlilik yok. Annem bize hep, calisirsaniz kendinize, bana mi okuyosunuz, calismazsaniz ben 100 lira harclik veririm evde oturursunuz der.

Teyzemse, 25 yasinda dersaneye gidecek ogluna araba alacak (lise kursu icin, kpss kursu falan degil). Bi dukkan acin, calissin dedim, ogullarini kiskaniyor durumuna dustum. Bu adam ailesini birakir mi? Ben de olsam birakmam.

Aslinda demek istedigimi tam anlatamadim ama, aileler cocuklarini kendilerine bagimli hale getiriyorlar. Bir de egitimsiz insanlar olunca yönlendiremiyorlar. Cocuklarinda bir amaclari olmuyor oyle mal gibi yasiyolar.

Bir genç iş arkadaşım var. 24 yaşında. 19’undan beri anne-babasının evinde oturduğu odaya kira veriyor, çocukluğundan beri büyüdüğü evde. Ötesinde, annesinin yaptığı yemekten yiyemiyor. Buzdolabında rafları ayrı. 19 yaşındaki bir öğrencimi de annesi evden kovmuş “Babanla sevişemiyoruz sen doğduğundan beri. Bağıramıyorum. Git de düzgün düzgün sevişelim. Evliliğimi mahvettin” diye. Haliyle genç yaşta çalışmak zorundasın. Öyle, bıçağın ucuna meyve takıp veren anne baba yok. Geçenlerde bir kadın beş yaşındaki çocuğuna harçlık verip harçlığından kira parayı kesmiş i, kira ayı öğretmeye çalışıyormuş. Büyük tartışmaya yol açtı, beş yaş erken mi zamanı mı diye.

Türkiye bir uçsa, Amerika’da başka bir uç. Türkiye’nin ucu özgüvensizliğe beden oluyorsa, Amerika’nı ucı da zalimleşmeye ve yalnızlığa yol açıyor. Türkiye’de kutuplaşma çok olsa bile insanlar birbirine destek oluyor en azından. Amerika’da zınk diye kendini evsiz bulabiliyorsun. Amerika’da devlet çocuklara değer falan vermiyor. Bir tek ailen seni dövüyorsa falan Sosyal Hizmetler elinden alır, yetimhane gibi yerde daha kötü şartlarda yetişir. Ya ölür ya ölmez.

Türk insanı tembel. Hepsinin kafa az iş yapıp çok para kazanayım diye çalışıyor. Ailesinden ayrılıp kira fatura ödemek zor geliyor. Üşeniyorlar. Sorsan müthiş zekiyiz, müthiş çalışkanız ama adam daha çamaşırını yıkamaktan aciz.
Ayrıca anandan babandan ayrı eve çıkıp tek başına yaşamak zorunda değil herkes. Ev arkadaşı diye bir şey var. Kaldı ki bahsettiğiniz amerika ve avrupada da insanlar ev arkadaşları ile yaşıyor. Bu şekilde eve çıkmak zor bir şey değil.
Ama bizimkiler alışmış aileden bağımsız yaşamamaya. Sorsan ana babaları izin vermiyor. 25 yaşını geçtikten sonra hala anne babadan izin alıyorlarsa diyecek söz bulamıyorum zaten. Sen nasıl ilişki yaşıcan. Sen nasıl bi kadın ya da bir erkekle çift olucan. Sen nasıl evlencen. Oldu olacak sevişirken de izin al ki evet onu da yapıyorlar kısmen. Biraz ağır konuşcam ama belli bi yaştan sonra ailesiyle yaşayan erkeğe erkek demem ben. Alıştırıyolar çocuklarını bu şekilde. Sonra adam 60 yaşına geliyor hala ana babasından para istiyor. Misal dayım. Çok var böyle insanlar.
Ha demiyorum ki anana babana karşı gel. Ama bunun bi usulü var. Yavaş yavaş aileyi alıştırırsın bu şekilde yaşamaya. Ama bu konuda bile tembeller bizimkiler. Aileden ayrıldıktan sonra tabiki zorlanacaksın. Zamanla düzeliyor durum. Biraz az lüks yaşamayı ve bişeylerden feragat etmeyi öğren.

bu aslında özgüvensizlik değil. bunun birçok sebebi var.

1) türkiye'de iş bulmak amerika'dan çok daha zor. türkiye'de kelli felli adamlar bile iş bulamıyor. sen diyorsun ki çocuk 18 yaşından önce işte çalışsın. bu çocuk işte çalışsa bu sefer ev geçindirme derdinde olan kelli felli adamlar iş bulamayacak. o yüzden ev geçindirme derdi olmayan gençlerin çalışmaması türkiye şartlarında mantıklı. örneğin bizde pizza getirenler kelli felli adamlarken amerika'da çocuklar. garsonlar da öyle. bir de bizde sömürü düzeni var. adam asgari ücret veriyor, günde 12 saat çalışmasını istiyor. her anne/baba çocuğunun bu düzende çalışmasına itiraz eder. çocuğunun okuyup büyük adam olmasını ve insanca şartlarda çalışmasını ister.

2) özgürlük/konfor ikilemi var. özgürlüğün arttıkça konforun azalıyor. biz tembel insanız. özgürlüğümüzden taviz verme pahasına konforumuzu düşünüyoruz.

3) elalem ne der anlayışı. bizim aile ve toplum yapımız evi terk etmeye hoş bakmaz. evini terk etsen polisi ararlar. ailen dışındaki insanlar da hoş karşılamaz. etrafta sürekli senin dedikodun yapılır. sürekli sorular sorarlar sana, neden terk ettin evi diye. sevgilin/eşin de yadırgar bu durumu.

bunu formülize etmek zor bence.
-aile yapısı
-kültür
-çalışma koşulları
-yaşam standartları

bizim gurbetçiler mesela orada gençlerin meyve-sebze toplamaya gittiğini söyler, nice zengin ailelerin evlatlarına kuruş koklatmadığını anlatır.

benim genç bir akrabam; kendisi inşaat işçisi, yeni evlendi, arsa aldı, ev yaptı. 400 bin euroya mal etti, kredi ile ödeyecek. kredi almak maliyetsiz.
şimdi burda bi inşaat işçisi o tarz bahçeli çift katlı on numara dekore edilmiş bir villayı kaça diker nasıl diker?

büyük oranda ekonomik şartlar diyorum.

İngiltere'de yaşadım, gördüğüm şey şu: Oradaki genç istese gidip markette, kafede barda asgari ücretle iş bulabiliyor ve asgari ücret yaşamasına ve hatta birkaç ay para biriktirip araba almasına falan yetiyor. E tabii ki "kendi kendine yeten" insan oluyorsun.

Türkiye'de asgari ücretin 2-3 katı maaş alanlar o alım gücüne sahip değil be. Tabii ki ya ev arkadaşı buluyor ya ailesiyle kalıyor bir şeylerden feragat ediyor yani.

Proje üretmek açısından dersen, batıdaki adam/kadın yaptığı proje batarsa basit bir işle yine hayatını geçindirebileceğine güveniyor. Bizde git bir şey üret ve bat, sonra markette iş bulup hayatıma devam ederim diyebiliyor musun?

Aynı şey orada yaşlılar ev almıyor dünyayı geziyor muhabbetinde de geçerli. Avrupa'da da bir yılda paraları %60 değer kaybetsin sonra konuşalım onları. Bizde de para-enflasyon stabil olsun (yıllarca) sonra bizimkiler dünyayı gezmeye başlıyor mu hala taşınmaz mı alıyor o zaman bakarız.

Egitim oglu egitim. Milleti her konuda egitirdim ucretsiz etkinlikler duzenleyerek. bu egitimlere katilimi arttirmak icin cesitli tesvik projeleri de gelistirirdim. Sosyal alanlari arttirirdim, insanlari evlerinden cikarmaya disarida tutmaya calisirdim. Sosyallessinler eve kapanmasinlar. "Nasil yapican olum" deme, oturup dusunursen kafa patlatirsan her seyin bir yolu bulunuyor.

halkı bilinçlendirme amaçlı seminerler, sağlıklı yaşama teşvik edici aktivite ve etkinliklerle kültürel aktiviteler, eşzamanlı olarak yol/altyapı ve hastane çalışmaları...

Eğitim falan garanti de ben onlar hallolmuş gibi konuşayım. Metro fazla gereksiz o yüzden sahil boyu tramvay hattı kurardım. İnşaatlara belli standartlar getirirdim(dış cephe, peyzaj falan).

Benimkinin bir örneği halihazırda Tunceli Ovacık ilçesinde yapılıyor.

şehre tramvay hattı kurarım kesinlikle. Otobüs gereksiz masraflı.

her yere bisiklet yolları yapardım, bisiklet park alanları kurardım, ilçeyi her noktasına bisikletle gidilecek şekilde tasarlardım, bisikleti teşvik ederdim. bisiklet.

araçlara ilçede 30 km hızı aşmayacakları kesin bir kural koyardım.

bulunduğum ilde yollar çok kötü olduğu için olsa gerek, tüm yolları ve ara sokakları -tekrar kazılmayacak şekilde düzgün bir altyapı oluşturduktan sonra- asfaltlardım. :))

1. Sokağa çöp, izmarit atanlara ceza yazabilecek teşkilat kurardım.
2. Yemekle ilgili tüm işyerlerine sıkı takip. Eldiven, bone kullanmayana ceza. Hala sigara içtiği eliyle yemek yapan leş lokantalar varsa afişe ederdim.
3. Açık havada sigara içme yasağı getirirdim.
4. Yazılan cezaları büyük çaplı geri dönüşüm bölgesi kurmak üzere kullanırdım.
5. Belediye içinde yolsuzluk, hırsızlık yapan varsa mutlaka işten atarım.
6. Mutlaka ağaçlandırma çalışmaları yapar, büyük parklar kurar, bu parklarda festivaller yaptırırdım.
7. Tüm sokak hayvanlarını kısırlaştırırım, barınakları içinde insan yaşatacak kadar güzelleştirirdim. Canlı hayvan satışı yapan petshopları yıldırırdım. Kapattıramıyorsam bile mutlaka her gün belediye anonsundan satın alma sahiplen diye anons yaptırırdım.
8. Tüm bu eylemleri gösteren bilboard vb aygıtları kullanırdım. Mesela temiz restoranları överdim.
9. Mutlaka kadın pazarları, üretim merkezleri kurup kadınları hayata sokardım.
10. Çocuk işçi çalıştıranlara yasal kovuşturma.

Türkiye'nin en iyi anaokulu öğretmenlerini işe alır belediye kreşi kurarım.

okullara kütüphane, kitap, bilgisayar, deney setleri falan yağdırırım. öğretmenlerin ilçedeki bütün sorunlarını çözerim, gerekirse lojman yaparım. iyi okul kazanan olursa, burs veririm.

büyük şehirlerde öküzoğlu tanıtım günleri düzenler esnafa satış yaptırırım.

ulaşımı suyu bedava yaparım.

şehrin ortasına dev gibi orman yaparım, bisiklet yolu döşerim. nehir varsa ıslah eder insanların yüzmesine uygun hale getiririm.

Belediyeye ait tüm arazileri ağaçlandırırdım. Sonra da çitle çevirirdim. Çınar ağaçları... Her yere çınar ağacı dikerdim.

İlk önce halkı gezmek lazım. Gidip kahveleri, evleri, sokakları arşınlayıp halkın kendisine soracaksınız. "Ne derdin var, belediyeden ne istiyorsun?".

Ben olsam en kötü mahalleden başlamak üzere, karış karış gezerdim. En acilinden ve yapılabileceklerden başlar, sorunları çözerdim. Sonra güzelleştirmeler yapılır.


.

Rakicandir o kadar güzel yazmış ki. Onun dediklerinin aynısını yapardım

büyükşehirdeysem ilk icraatim daha çok yeşil yerler yapmak olurdu. beton yığınından bıktık.

Sizde kalıyor

Enabızdan da görülüyor galiba.

süt köpürtücüsü olcak mı illa?

Kapsüllü alma :/

senelerdir şunu kullanıyorum. (git: www.delonghi.com ) çokta memnunum.
ben aldığım da 70 tiydi şimdi 250 olmuş :( çok fena batıyoruz.
ben sütümü mikrodalga da ısıtıyorum genelde. filtre kahveye köpüklü süt sevmediğimden bi de yanına ufak süt köpürtücü olabilir.
delonghi den şaşma derim asla bozulmuyor. mükemmel kalite <3

kapsüllü alacaksan bende var. uygun fiyata satarım çok az kullandım alksjdklsaj ( kapsüllü makine pişmanlıktır :( )

Hepsiburada'dan 319 TL'ye Delonghi'nin bir filtre makinasını aldık iki gün önce ofis için. Gayet güzel.

biz de iş yerine boynerden bunu aldık.
www.boyner.com.tr

bugün amazon.com.tr'de gördüm philips 110tl fiyatı vardı. ama aradığın gibi mi bilmiyorum.

satıcı amazon olarak görünürken 110liraydı havada kapmışlar tabi.. şu an yerli satıcının fiyatı görünüyor.. 289lira :)

www.amazon.com.tr

Kahve makinası almak yerine hario'nun v60 demleme aparatından al. O olmadı aeropress. Filtre kahve için en lezzetli çözümler. Tüketeceği kdar kahve hazırlasın; 1:14(sert içim) - 1:17 (yumuşak içim) kahve su oranlı.

İmza: bir barista.

illa makinaysa da;

www.amazon.com

hemen hemen tüm filtre makineleri aynı işi yapıyor. suyu ısıtıp kahvenin üzerine yavaş yavaş dökme. tabii çok pahalı olanların duş sistemleri falan farklı ama alt seviye hep aynı. gidin a101 den 70 liraya kiwi marka bir makine alın içine de ekstra kağıt filtre koyarak demleme yapın çok memnun kalırsınız. artan parayla da bir el değirmeni (sözen) ya da bir kg79 öğütücü alıp taze kahvenin tadına varabilrisiniz.

Merso al havan olsun derim.

Merso al havan olsun derim ben de.

Benden de bi Merso al havan olsun. Niye havan olmasin ki yani?

Yahu geçen arka koltuğuna oturma gafletinde bulunduk 15 dakika cla'nın cidden çok rahatsız. Denemeden alma, baya klostrofobik bi araba.

şu cla'yı rahat bırakın ya. bırakın ki yavaşca piyasadan silinsin çirkin araba. ben olsam dolu o parayla biraz daha dolu a serisi alırım. yada c serisini zorlarım.

o arkasına nası bakıyorsunuz yahu? evlat olsa sevilmez.

Ben gla ile karistirtim ya. Merso al havan olsun dedim ama cla mercedes degildi ki.

CLA gerçekten çok kötü bir otomobil. Tofaş kullanılan mahalleler dışında bir havası yok, herkes de 2013-2014 model cla'nın orta halli bir leon ile aynı fiyatta olacağını biliyor.

O arabayla hava atabileceğini düşünenleri kendi haline bırakın bence.

Çok çirkin araba +1

C alacağım desen tamam ama CLA alıp da Mercedes biniyorum denilmez bence. Arkasını sonradan eklemişler gibi gözüküyor ve çok basık cidden.

Mazda iyidir, boşver marka takıntısını.

Sırf mercedesim olsun diyosan cla. Adam gibi bi arabam olsun diyosan mazda tabii

elbette MAZDA 3 al.

cla ne?

hele bir de ateş kırmızısı power sense........

off.....

sabaha kadar cla

Merhaba,

Öncelikle dükkan sahibi değilim ama konu ilgimi çekti. Piyasa koşulları dükkan sahibini bağlamaz. Kiracı tl karşılığını ödemek zorundadır. Tabi kiracıyla dükkan sahibi ödeme şeklini sözleşmede belirtmek zorundadır. Önceki ayın ortalama tcmb ds kuru, yıllık ortalama kur gibi. Bu bir alışveriştir. Dediğiniz iyileştirme sadece dükkan sahibinin insiyatifindedir. Bana sorarsanız yapılması gerekir. Saygılar.

Antalya'da avm dolar kurunu sabitledi. Boyle bir sey teklif edilebilir.

finans.mynet.com

O bolgede dukkani olan bu kosullarin nasil olustugunu,isin gucun durumunu bilir,daha oncek krizlerde de ortak kur belirlenip ona baglamak,ya da ayarlama yapmak seklinde gerceklesmisti bu islemler.klasik yapilmasi gereken mal sahibi gidecek piyasanin haline bakacak daha sonrada kiracisiyla oturup anlasacak.
Kirasini duzgun odeyen biriyse bu donemde sahip cikmak gerekir.dukkani bosaltirsa kriz ortaminda ne kadar sure bos kalacak,yeni kiraci kac para odeyecek bu hesaplari yapip ona gore hareket edeceksiniz.
Tahliyeye ugrasmak son secenek olmali.

Dolar düşseydi bu adam mal sahibini düşünmeyecek, varolan kur a göre yatıracakdı

sözleşmede dolar mı yazıyor? evet ise kiracı ancak ev sahibi kabul ederse kurda değişiklik yapabilir.Kafasına göre kur değiştiremez

1750 dolarlık kirayı 1150ye indirmiş. Çok fazla. Ancak şu da var ki dükkan boşaldığında kaç ay sonra dolacak? Kaç paradan dolacak?
Ödeme geçmişi iyiyse, orta yolu bulun derim 1250-1450 usd gibi.


Ancaaaak her türkün yaptığı şeyi yapıyorsunuz. Bastan rıza gösterdiğiniz şeylere bok atmayın. Dune kadar sorun çıkarmamışsın adamın iki hesaptan yatirmasina, aranız bozulunca "vergi kaçırıyor" ayağı yapmayın, ucuz türk comar hareketleri bunlar, kusura bakmayın.

o vergi kaçırıyorsa siz de kaçırıyorsunuz. yani dava aşamasına kalırsa ortaya çıkacak ve vergi kaçırmaktan siz de ceza alacaksınız.

Hayır almayacak, bunu beyanda ayarlamanız lazım ama. Çok zor değil internette bir çok örnek var.

gerçek gider yöntemini seçersen vergi çıkmaz.

adventure mode oynamadım ama forumlarda yazılanlardan (şikayet etmişler bu konuda) gördüğüm kadarıyla progress kaydedilmiyormuş; tek seferlik giriyorsun sadece hero xp ve loot'lar hesabında kalıcı olarak duruyor, çıkış yaptığında görevler sıfırlanıyor.

eu.battle.net

gaming.stackexchange.com

Bu hep böyleydi sanırım. Bi başladın mı bitirmek zorundasın.

Birçok bankanın internet şubesinden veya findeks.com'dan ücreti karşılığında notlu risk raporu alınabiliyor. Kendiniz alabilirsiniz, 3. parti şirkete gerek yok.

Rapor alınabilecek kredi limitini göstermiyor. Mevcut kredi kartlarınızın ve kredili ürünlerinizin (ihtiyaç, konut kredisi, kredili mevduat hesabı gibi) limitlerini ve borç miktarlarını ve geçmiş dönem ödeme performansınızı gösteriyor. Buna göre 1900'e kadar bir puan veriyor.

3. Parti değil bankalar tarafından kurulmuş bir şirket.

teslim etmeyi düşündüğünüz mağazayı arayıp sorabilirsiniz ama benim bildiğim kadarıyla online mağaza ile h&m'ler arasında boyner-morhipo tarzı sıkı bir ilişki yok.

yani iadeyi yalnızca kargo ile teslim edebiliyorsunuz.

değişim diye bir şey zaten yok bu arada, sadece iade edebiliyorsunuz.

ama iade etmek çok zor değil, çünkü ücretsiz olarak adresinizden teslim alıyor ups.

Kesin bilgi: Online alışverişte iade mağazadan olmuyor, kargo ile iade etmeniz gerekiyor.
Mağazadan da değişim olmuyor.

archery +1

Var maalesef.
Bu yüzden çoğu zaman tartışmaktan özellikle kaçınırım.

Ben de böyleyim.

bende de aynı durum söz konusu. Geçenlerde duruşma esnasında ağlayacaktım nerdeyse... :)))

Önem verdiğim biriyse evet, bazen. Çok önemsediğim birisi değilse konudan bağımsız duygusuz bir insan olurum, sakin kalabilirim.

Tartışırken değil de, duygusal bir konuşma oluyorsa çok çabuk gözlerim dolar. Bunu bri sorun olarak görmediğimden hiç üstesinden gelmeye çalışmadım.

Çok tartışmaya giren bir insan değilim ama girersem bana da oluyor maalesef.
Başka bir yere bakıp derin nefes almaya çalışıyorum. Bildiğim tek yol bu.

çocukken çok olurdu bana. tartıştığımda veya çok kızdığımda ağlamaya başlardım. acayip de dalga geçerlerdi. demek ki bizim gibi tiplerde öfke sonucu salgılanan hormon veya her ne zımbırtıysa ağlama mekanizmasını tetikliyor olsa gerek. şimdilerde pek kalmadı ama duygusal sahnelerde hala çok pis gözlerim sulanıyor. en son heidi filmine denk gelip izledim. dedesiyle kavuştuklarında gözleim iki çeşme. bir de kızım iğne olurken ağlamaya başlayınca zor tutum kendimi. boğazım düğüm düğüm oldu.

aynisi bende de var. en sinir oldugum ve asla cozum bulamadigim huyum bu. cozmek icin kaynagina inmeli bence ama ben dusunup bulamadim bir sey. kesin cocukluk temelli bi durumdur ama.

ben önceden ağlamaklı olmakla kalmaz ağlamaya bile başlardım, sonra da ortalığı yıkardım. ne günlerdi yea.

Beni tarif etmişsin.

Bence anksiyeteye yatkinsin. Kendini bu kadar yipratmamani oneririm. Iyi niyetle soyledim bu arada.

tavan, hem yer kaplamaz, hem de tepeden tüm odaya üfler.

tavan. klima taktırana kadar yıllarca kullandım. gerektiğinde ters çalışma özelliği ile direkt üflemek yerine tersten üflediği için daha yumuşak bir esinti de oluşturabilir (bazıları direkt rüzgardan rahatsız oluyor)
bunun yanında bütçeye saçma bir tavsiye gibi görünse de imkan varsa klimanın güzelliğini anlatamam :D

5-6 yıl önce tamda bu fiyat aralığında koçtaştan seyyar klima almıştım, 8bin btu'luk. Şuan ne durumdalar bilemiyorum

Tavan vantilatoru rocks.

kaynak yapabilir miyim?

bunlar sadece kendi hizasına mı üflüyor? tam altında mı durmak zorundayız?

İkisini de kullanıyorum, tavan + 1

Yer kaplamaması ayrı bir konu da, iki kule (Tolkien’e selam olsun) denedim. Birinin üflediği kadar ben dudağımla üflüyorum ve “en çok satan”, “ödüllü” bir zamazingoydu bu. Diğerini de merkezi soğutmaya ek gibi çalıştırıyorlardı, öyle yetiyordu. Kuleye olan güvenimi ve inancımı kaybettim. Galiba içindeki pervaneler küçük olduğundan anca kendi çevresine yetiyor. Az kalsın sarılıp yatacaktım kule vantilatöre.

Tam altında durulmak zorunda değil ama salon givi yerlerde uzak köşeye erşmeye ilir.

Bir de soğuk hava aşağı, sıcak hava yukarı prensibi ve çalışma yönü gereği de tam aşağı gönderiyor tavan vantilatörü havayı. Böyle tepene tepene güzel esiyor.

tavan al

Cevaplar için çok teşekkürler. Kullanım alanım yatak odam olacak. maksimum 10 m2lik bir alan. Araştırıyorum ama çok fazla kule tipi çeşidi var. Soğutmalı olanlar falan da çıkmış sanırım.

Tavan da düşünüyorum ama onda da kumandalı olup verim alabileceklerimin fiyatı 500 tl civarı

www.hepsiburada.com
kumandalı olsun diye kasmayın bence
iki ayrı yöne dönebilen bir tane alın

açmadım sicil kaydı

Belediyeye beyan vereceksin önce. “Burayı ben aldım bundan sonra vergisini bana yazın” gibi bir anlamı var. Tapu dairesi ile niçin kendi aralarında yapmazlar bu işlemi acaba?

belediyeden oturma izni falan almadınız mı? o sırada kayıt edilmiş olması gerekir.

emlak vergisi devlete ödenen bir vergi değil, belediyeye ödeniyor. dolayısıyla e-devlet veya gib'den borç çıkmaz. belediyenin sitesinden e-hizmetler, borç ödeme vs. gibi bir bölümden tc no veya sicil no ile sorgulayacaksınız.

Açım. Kalkip yemek yapmak istiyorum ama takatim yok. Yemek yiyip arkadaşımla görüşeceğim. Keyfim de normal.

Uykum var, sabaha karşı yağmur/gök gürültüsü sesine uyandım yeniden uyuyamadım.
İşe kendim geleceğim için normalden erken kalkmam gerekiyordu zaten bu yüzden uykusuz ve yorgun hissediyorum.
Bunun dışında fena değilim.
Koca bir bardak kahve içtim.
Öğleden sonra işler yoğunlaşacağı için şu anlarımı dizi izleyerek geçiriyorum.

sabah 8'de uyandım. 9 gibi kız uyandı, mamasını verdim. 10'da babannesine gittik. 11'de okula bıraktım, işe geldim. Şu an kahve suyu kaynamakta. Elimde 4 mblık kaç satır olduğunu bilmediğim json dosyası ile bakışıyoruz:d
Beyannameler 25'inde son, mali tatilmiş.(farkında bile değilim:D). Demek ki yarın da bakışmaya devam...

sabahın köründe uyandım. iş arıyorum haber bekliyorum görüştüğüm yerlerden. evi süpürdüm temizledim. ösym'ye gitmem lazım yds ve alese başvurmak için ama o motivasyonu sağlayamadım henüz :( kötü hissediyorum yani

Boyle berrak bi kafayla hicbi sey dusunmeden bütün gün evde oturayim istiyorum. Yok yok evde olmasin, parkta bahcede olsun
(Olamadi)

Direk ameliyat olarak hayır, belki çalışanlara check UP falan olarak fatura kesilirse bir ihtimal.

Valide olmaz, çalışanlara da olmaz. SGK giriyor işin içine.

TV için LG, Samsung, Sony düşün derim. Philips tv üretmiyordu (üretecek haberleri vardı ama güncelliğini bilmiyorum)

Ses sisteminin aynısı bende var. Kampanyaya girdiğinde almıştım 2 yıl kadar önce, Tv, Sinema keyfi için işini görür. Ancak müzikte kalite arayan bir tipsen bu tip ürünleri boşver derim.

philips'in marka hakları tp vision diye bi çin firmasına geçti. ben ambilight ve dahili alıcılı bi model almıştım, memnunum şu ana kadar. yine sinema sistemi de philips.

yalnız ses sistemi ile kullanacaksan hdmi arc girişi olması lazım.

Bu ses sistemi hdmi arc girisine sahipmis.

Varsa baska onerileri de degerlendiririm.

bu 5.1'lerin kabloları sonra çok dert oluyor, soundbar da düşünebilirsin.

philipsi mediamarkt ta inceledim icime sinmedi. ben bimden aldi 50inc 4k jvc cok memnunum. eger stoklarda varsa siz de alabilirsiniz tavsiye ederim 2000 tl

bende philips 43" var, akıllı değil, 4k hiç değil ama yetiyor bana. rahat oluyor.
şöyle bişey var, 4k dediğimiz yayın çok çok az, dizi vs. az. şimdi almak pek mantıklı değil ama siz bilirsiniz.

Benim duyduğum peşin ödemede çok küçük bir miktar indirim yaptıkları yönünde.
Edit: faizi silebilirler ama öyle bir durumda. yapılandırma vs mevzularına bakın ya da arayıp sorun.

bugünlerde bi miktar yatırıp faiz sildirme gibi bi işlem yapıyor galiba vergi dairelerini. borcu 11bin civarında olan bi arkadaşım 6bin lirasını ödeyip 3bin liralık faizden yırttığını söylemişti. işlemi de pazartesi yapmış.

Benim 2013ten borcum vardi, faiziyle sekiz buçuk filandı. Geçen af çıktı yeniden yapılandırması, iki bin faiz silindi. Bir de kalan kısmı tek taksitte verirsem bin lira daha az vericem. Vergi dairesini arayıp sormak gerek ya da uğramak.

@dedim ben sana

Bunu öğrenmek için vergi dairesine gitmek şart dimi? Peki gidip öğrensem sonra kafama yatmazsa ödemesem olur mu? Hacizde gelmedi daha hesaplara, uyuyan devi de pek uyandırmak istemiyorum.

gib.gov.tr'den borcunu gör ve ödeme seçeneğini tıkla. peşin seçeneğine tıkla, orada görürsün ne kadar indirim olacağını

@hosein

Peşin öde seceneği çıkmadı.Tüm taksitleri tek tek tıklayıp ödeme seceneği var o da toplam tutarla aynı çıktı.İndirim filan gözükmüyor.Vergi dairesinden öğrenmek lazım heralde.

Doğru mu anladım bilmiyorum ama 16 borç var 2 si faiz diyosun. 8 e iner mi diyosun. Aldığından daha az ödemek mümkün mü sence?

Geçenlerde çıkan 7020 mi neydi onunla ödedim ben nakit olarak. Zamanında aldığım parayı ödedim ekstra hiçbir faiz olmadı.

Gib’den direkt çıkmaz o, yapılandırma başvurusu yapman lazım. Siteye girince rehberler var zaten, ordan bakabilirsin.

@gioavanni

Geçen bi duyuruya cevap olarak toplam bedelden yüzde 40 civarı bi indirim oldugu yazıyordu. Neden aldıgım bedelden azını ödemeyeyim ki? Vergi indirimi böyle bir şey. Devlet alması gereken tam paradan feragat ediyor.

Bir de anaparada değişiklik olmaz faizi güncellerler, gecikme zammını silerler.

2015 Yılında ödemeye başladım borcumu. Toplamda 11500 tl idi.
Nakit ödemek istesem ne kadar bir indirim olur diye sorduğunda 40-50 tl gibi komik bir miktar söylemişlerdi. Ben de taksit taksit ödemeye devam ediyorum suan.

Yuzde 40 falan ?? Yanlış anlama var sanirim.

devlet anaparadan falan feragat etmiyor, etmez de zaten. öğrencilik süresince kyk'dan aldığın para x, geri ödemede bunun üzerine eklenen üfe y, gecikme faizi de z diyelim;
- şu an borcun x+y+z,
- yapılandırma yaparsan z silinir x+y ödersin,
- yapılandırdıktan sonra tek seferde peşin ödeyinde y üzerinden bir miktar indirim yapılıyor yani x ile x+y arasında bir miktar ödüyorsun. bu ödemeyi şimdi yapılandırarak değil 2015'te geri ödemen başladığında da tek seferde yapsan yine aynı miktarı ödeyecektin zaten.

yapılandırma sonucunda ödenecek miktarı online olarak görebiliyor musun bilmiyorum ama vergi dairesine gidip sorarsan söylerler. kafana yatmazsa yapılandırmazsın olur biter. yapılandırıp yine ödemezsen hesaplara e-hacizi çakar geçerler.

windows kullanmıyor? bundan daha iyi ne olabilir ki?

3 senedir mbp kullanıyorum 1 keremi bir program takılmaz, bir bilgisayar takılmaz, kendi kendine reset atmaz?

sizin o indirdiğiniz oyunlar windowsta 25 30 gb iken, mac versiyonu 4.5 5 gb. diğer uygulamalar da öyle.

uzun yillar gitsin demissin ve genel kullanim icin soruyorsun, kasasi da saglam olsun demissin, macbook bu kistaslara uyuyor.
batarya performansi da digerlerine gore daha iyi gidecektir kesinlikle.
lenovo thinkpad'in de hep adini duruyoruz ama hic deneyimleme imkanim olmadi.

3000 liraya kadar f/p en iyi MacBook Air. Geçen ay bir sürü laptopa baktım. SSD yok. Ekran çöp. Düzgün şeyler 5000 liradan başlıyor. MacBook'ta en azından MacOS kullanır. Şarjı uzun süre dayanır filan.

Bütçeni arttırsan Dell XPS derler, Lenovo Thinkpad derler. 9-10 bin liram olsa MacBook Pro mu Dell XPS mi diye düşünürüm ama 3000 liraya düşünecek çok bir şey yok.

windows birazcik daha hantal ama ssd ile kullanilirsa ve arka planda calisan uygulamalara dikkat edilirse inanilmaz bir fark yok. macbook'ta dahili ekran kartli modelin fiyatina baska bir marka harici ekran kartli alabilirsin.

isletim sistemi olarak ben linux-windows dual boot kullaniyorum windows-only programlarda windows geri kalan her sey icin linux. bu sekilde macOS'tan daha iyi benim icin.

f/p derdi yoksa direk macbook alinabilir

MacBook Air'e 2015'de gectim, zamaninin cok otesindeydi. hergun 3-4 saat kullaniliyor alet henuz bir sikinti yok, kesinlikle pcyi aramiyorum.

virus falan derdi yok, 4 seneye geliyor daha gecen gun format attim, yarim saatte macos'u indirdi yukledi. fan sesi yok, isinma yok. problemsiz. tavsiye ederim.

bir de ikinci el piyasasi canli. $1000 civarina almistim, simdi satisa cikartsam $500-$600'a gider rahat.

Ses yok, ısı yok, şarji iyi, yazilim ve yeni yazilim derdi yok (isletim sisteminin üst sürümünü indirip kullanmaya bedava devam ediyorsun), saglam, eger ogrenirsen kisayollariyla hayatini cok fazla kolaylastiriyor, afyonun varsa entegrasyon full+full, virus derdi yok, takilma yok.

Elma deyip gecmemek lazim...

sabah ki duyuruya da cevap vermiştim. buna da cevap vereyim. mba işletim sistemi sayesinde kararlıdır. piyasadaki pek çok rakiplerine göre de uzun ömürlüdür. ~20 senedir bilgisayar desteği veriyorum. iş yükü az olan her kullanıcıya son yıllarda hep bu cihazı önerdim. memnuniyet %100'e yakın. güncelleme vs. işlemleri de oldukça kolay. fark sadece "arkadaki elma" diyen arkadaş önce bir kaç farklı marka bilgisayarı söksün taksın ondan sonra akıl versin. bu satıcıların kulaktan dolma bilgiler ile artiz tavırlarına ayrıca hayranım..

Çay doldurmaya gittiğinde kendi kendine başlayıp 1 saat süren lüzumsuz durumlarla karşılaşmamak için olabilir

macbook ve imac kullanıcısıyım;

aslında bunun benim için çok net bir ayrımı var.
aynı özelliklerde iki laptop bakıyorsunuz. macbook'un öne çıkan en net özelliği arayüzü(işletim sistemi). olağanüstü fark var kullanım rahatlığı olarak. bir diğeri ise sessizlik. bu özellikler sizin için aradaki fiyat farkına değiyor mu o önemli.

mesela ben bir sonraki laptopumu yine macbook alırım çünkü hep dizimde, dizi izliyorum, internette geziyorum, mailleşmelerimi hallediyorum. ama masaüstü bilgisayarımı windows kullanırım. çünkü masaüstünde sadece iş yapıyorum. arayüzle fazla işim yok. üstüne bir de oyun oynarım.

edit: macbook için bir de şarj avantajı var.

Macbook Pro, kullandığı işletim sisteminin (Macos) donanımı sömürmemesi nedeni ile, kullanılan parçaların ve yerleşiminin gerçekten performansa uyum sağlaması ile, pil ömrünün uzunluğu ile, retina ekranı ile, şimdi touch bar özelliği ile her zaman üst gelir. Macbook Pro alıp Windows kuracaksanız dediklerimi unutun neredeyse :)

Macbook pro çok çok zor durumlarda kasar, ama pek kitlendiğini söyleyemem, mavi ekran verme durumu yoktur. Windows yüklü diğer makinalarda bu problemleri en az 10 kat daha fazla yaşarsınız, tüm teknik özellikleri aynı olduğunu dahi düşünseniz.

Evet fiyatlı bir cihaz ama kesinlikle hak ediyor. Son 8 yıldır Macbook Pro kullanıyorum, öncesinde windows kullanıyordum. Boşuna cebelleşmişim o Windows makinalarla ;)

Bu arada kasma, kitlenme olayları Adobe programlarını kullandığım için standart üstü çalışma yüklerinde test edilmiştir.

6 aydır kullanıyorum, izlenimlerim şunlar;

1- macbook şarj konusunda rakipsiz. bütün gün şarjda çalışabiliyorum, 6-7 saat aktif çalışmaya dayanıyor.
2- kendi işletim sistemi windows'a göre çok başarılı, özellikle iPhone, Apple TV, iPad falan varsa aralarındaki uyum muazzam.
3- kendi programları ofisten daha iyi ve ücretsiz (pages, keynote, vb.) ofis programlarından aradığım bir tek outlook.
4- çok daha kullanışlı, klavyesi daha güzel, trackpad'i muazzam. yazıcı tanıtmak bile kolay.
5- ucuz. muadili ultrabooklara göre epey daha ucuz.
6- ikinci eli değerli, parçası bol, şarj aleti standart (unutunca lazım olursa illa ki bulunuyor), kılıf kapak bile bulunuyor.

bana kalırsa dezavantajı kablosu. yani arkadaş ben bilgisayarı projeksiyona bağlamak için ara kablo taşımak zorunda mıyım? ama eşdeğer işi yapacak bilgisayardan 2-3 bin lira ucuz olunca, taşıyorum tabi.

Valla bi şirkette 6 ay Mac kullandım, mousepad'in mükemmel olması dışında bi numarası yok. Paso takılıyodu. 1 sene önce SSD'li Windows işletim sistemli bilgisayar aldım, daha tık demedi maşallah.

sen al windows laptop guzellerinden

mac - ek para
her programı bulamazsın

yani 500 liralık hometech laptopla mac i karsilastirirsan tabi ki ustunluk var
ama aynı performansı %30 dusuk fiyata standart laptoplarda alırsın

ve virüs mirus yok kardesim aynı anda belki de 20 tane makineyi takip ediyorum ve aktif kullaniliyor
adblock plus - usb koruması - windows defender ile virus mirus yok

alma macbook falan uzulursun
para varsa al bi lenovo x1
ak

sessiz çalışması haricinde hiçbir olayı yok. bir de mağazadaki arkadaşın dediği gibi elma var arkasında.

2009 mid 13" macbookpro kullanıcısıydım. benim işimi görüyordu(basit şeyler html editör, fm 2015, film-dizi vb.).
2 sene önce falan 4gb ram ile 120gb ssd taktım, annemin pc bozulunca ona verdim. şu an sadece bataryası bitik başka sorunu yok.

a quiet place

(bkz: lake mungo)

Get out

The mist

The descent

Bisiklet alırdım. Ardından önce yaşadığım şehrin güzel yerlerini sonra çevre illeri belli bir program dahilinde gezmeye başlardım. Güneydoğu' da olmakta bir sey yok, neredeyse her şehirde hobi kursları, resim, tiyatro enstrüman vs kursu var. Yeter ki hevesli ve istekli olun yapılacak birçok şey bulabilirsiniz

Ben Urfa'dayım. Günü birlik Mardin'e gidiyorum gezmek için. Bazen de bir gece kalıp dönüyorum. İyi geliyor bana Mardin.

Bir cafe'nin kütüphanesine üye oldum. 2 haftada bir bitirdiğim kitabı götürüp onlara veriyor yenisini alıp dönüyorum. İyi bir kitap okuma rutini yakaladım.

Şehrin biraz dışında küçük bir ormanlık alan var. Bazen 2-3 bira alıp oraya gidiyorum.

Yapacak fazla da bir şey yok maalesef.

@amortisman dediği gibi mardin de gezmeye gidiyorum.

@Amaranta ursula dostum doğru diyorsun.

Tesekkürler, farklı hobileri olan varsa yazabilir?

Çizim yapmayı düşünür müsünüz? drawabox.com

Resim yapardım, elektro gitar öğrenirdim.

partner bulmaya çalışın

Ben olsam karış karış gezerdim anadoluyu. Yetmedi gürcistan, azerbaycan ve hatta iran.

paran varsa satin al/yoksa da kirala bir tane kaliteli fotograf makinesini. fotograf cek. gosteris/populizm meraklisiysan instagram'a degilsen/isin ozunun pesindeysen flickr'a at cektigin fotograflari.

Nerde olduğunu merak ettim ben de güneydoğuda home office çalışıyorum. Fotoğrafçılık grubu var mesela burda arkadaşım gidiyor. Üniversitenin doğa sporu kulübü var ama pek etkin değil. Gerçekten aktif olan satranc kulüpleri var. Günübirlik turlar var yakın taraflara. Halfeti hasankeyf turları yapılabilir. Malatyada da gezilecek güzel yerler var.

G.doğunun neresi acaba merak ettim?

olduğunuz ildeki üniversitenin öğrenci kulüplerine yancı olun,

internet üzerinden videolarını izleyerek ilerleyebileceğiniz ufak yollu el işi zamazingolarına bakabilirsiniz, kafanıza göre denersiniz

not şimdi düşündüm de sosyal imkanı kısıtlı olan hele de doğu-güneydoğudaki yerlerde yapılabilecek şeyler çok çok az, eyvah eyvah

Her bölümü farklı ama black mirror. Ayrıca stranger things

onları da izledim. mindhunter başladım sarmadı, manhunt sarmadı, the crown'a bir şans daha verebilirim.

Brooklyn nine-nine var, komedi. Yalnız netflix dizisi olmadığı içn ilk 3 sezon var sadece. Normalde dizi 5. Sezonunda.

Jessica Jones var, süper kahraman dizisi ama bildiğimiz süper kahramanlardan değil. İlk sezonu gayet güzeldi.

Genius of the modern world. 3 bölümlük belgesel, bence izlenilesi.

Dark dizini çok ovuyorlar, ben izlemedim henüz. Easy diye bir dizi var, yine ben izlemedim ama arkadaşım seviyor bayagi.

Atypical, en sevdiğim dizilerden biri oldu diyebilirim. Çok sıcak bir dizi.

Aklıma şimdilik bunlar geldi.

Edit: narcos ve altered carbonu da erkek arkadaşım çok severek izledi.

Sense8 var, ben deneyeceğim.

the crowna başladık öneririm

O zaman Narcos

Ben henüz başlamadım ama Dark'ı öneriyorlar.

netflix türkiye yetersiz bunu kabul etmek gerek. the simpson seviyorsan daha iyi olduğunu düşündüğüm fi for family var [beni şaşırttı baya bi], better call soul[en iyisi], the end of the fucking wold, the expand[satıldı], altered carbon vs dizileri hoşuma gitti. film olarak iyi adamlar, limonata gibi samimi komedi diyebileceğim yapımlara rastladım. şimdi açıp geri kapıyorum. bana hitap eden içerik kalmadı pek.

2. fatih yaşlı, deniz yıldırım, melih pekdemir

Ben de aynı durumda biri olarak Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, İsmail Cem, Hüsnü Mahalli, Cengiz Özakıncı, Bernard Lewis, Emre Kongar tavsiye edebilirim.
Ayrıca Twitter’da hap bilgi almak için ayrım yapmaksızın kişileri takip ediyorum. Bu yüzden isim isim sayamam, çünkü her an takibi bırakabilirim. Özellikle gazete yazarı, tv programı olarak ise takip ettiğim yok.

fikret başkaya-paradigmanın iflası.

Bulvar gazetesi. Açık fikirli gazete.

Jeopolitik, politik ekonomi, uluslararasi iliskiler gibi alanlarda online ders bul ve takip et. Mutlaka bulursun iyi bir okulun bu ve benzer alanlarda online derslerini. Turkce var mi bilmiyorum, bakman lazim. Devam etmek istersen o derslerde isaret edilen kaynaklardan devam edersin. Eksisozluk'u birak. Twitter'i kimi takip ettigini bilmiyorsan birak. Tv'yi aklinin ucundan bile gecirme.

Su kesintisi olduysa ve musluk acik kaldiysa havayla saat donuyormus.

Vergi falan dahil edilmiş olmasın?

son ft bana da surekli ayni kullanmama ragmen (hatta 1 hafta evde yoktum) yaklasik 2 kati gelmis (ankara)

kullanım oranı aynı derken kullanılan m3 yazmıyor mu?

hocam geçen ayın m3 ile karşılaştırın. fikir sahibi olursunuz. çok değişken var. mesela bana her ay 30 gelirken bir anda 300 gelmişti. m3 de artmıştı faturada. yani kullanmışım suyu. meğerse güneş enerjisi sistemi çatıda su atmış oradan akan su bana...

Bir ay içinde iki taraf bir niyet belirtmezse aynı şartlarla süresiz hale geliyor diye biliyorum. Ama hukukçular daha iyi cevaplar tabi.

Söylediğiniz gibi kontratta özel bir madde yoksa eğer, Borçlar kanunun MADDE 347- "Konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı, belirli süreli sözleşmelerin süresinin bitiminden en az onbeş gün önce bildirimde bulunmadıkça, sözleşme aynı koşullarla bir yıl için uzatılmış sayılır. Kiraya veren, sözleşme süresinin bitimine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez" hükmü gereği sizin adiniza da uzamış sayılır.

Sozlesme bitse bile ev sahibi cikaramaz tek tarafli. toplam on yil uzar

valiz yoksa yeterli.

pasaport kontrolde sıkıntı oluyor mu kod?

@redskull Yurt içi uçacağım ama zannetmiyorum yapsın. Gerçi sözlükte ilgili başlıkta sıkıntı çekenler olmuş ama..

nasıl birleştirmek_ tek bir uzun raf şeklinde mi köşe mi?

yok, masa tablası gibi olacak. bunlar 40*120, ben birleştirip 80*120 yapacağım.

hızlı yapıştırıcı ile önce parçaları birbirine yapıştırın. sonra da astar tarafından bağlantı demirleri ile vidalayın. sağlam olur.

Tutkal, yeterli boy ve sayıda işkence ile.

İki kenarını tutkallayıp birbirine düz bir zemin üzerinde yapıştıracaksın, sonra en az üç adet işkence ile sıkacaksın. Bu esnada birbiri ile aynı düzlükte olmalılar, kot farkı bırakmamalısın.

Zıvanalı yaparsan çok daha sağlam olur, yani iki tarafa aynı yerlerden delik delip içine zıvana takıp birbirine geçirebilirsen mükemmel olur. Matkap veya şarjlı var ise yapabilirsin., Ama karşılıklı olarak eşit delmek zor olur, bir kaç tane delip denk gelenleri kullanırsın diğerleri boş kalabilir.

Ha bu kadar atraksiyona gerek yok diyorsan, bir tarafının görünümü önemli değil ise gerekli birleştirme demir braketleri ile vidalayabilirsin.

altta kalan tarafın görüntüsü önemli değil. fakat başka bir şey kafama takıldı, bunların kenarları yumuşatılmış galiba?(ben mi öyle görüyorum)

bu durumda boşluk olacak.

yok değildir, çok hafif zımpara kırığı olabilir, ciladan önce ince bir macun geçersen belli olmaz.

Soviet storm serisi. Muhtemelen izlemissindir gerci.

The internet's own boy.Aaron swartz'in hayatini anlatiyor.

Fog of war
16 ton
The true cost
Benim çocuğum.

Loving Vincent
Listen to Me Marlon
Den unge Zlatan
The Two Escobars
Ingrid Bergman in Her Own Words

Çocukluğumun belgeselidir.
enacademic.com

Aa pardon bilim olmayacakmış.

İzlemediyseniz Michael Moore'un filmlerini tavsiye ederim, mutlaka izleyin.

Bir de geçenlerde şunu indirdim ama henüz izlemedim, ilginizi çekerse:

www.imdb.com

Bunu da yıllar önce izlemiştim: www.imdb.com

Metal A Headbanger's Journey 2005.
Metale çok ilgin yoksa bile eğlenceli, etkileyici bir belgesel.

louis theroux denilen itin belgeselimtrakları ilginç özellikle; www.imdb.com
onun dışında;
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
aklıma başka gelirse eklerim

türkiye'de iş ahlakı bu şekilde yerlerde. normalde güzelce kapatmaları, rötuşlamaları gerekiyor. Hatta delerken karotla güzel delmeleri lazım. en son tozu pisliği temizlemeleri lazım. ama yapmadılarsa köpük sıkabilirsin. ya da köpük sıkıp dışını alçı yapabilirsin.

şu tür kılıflar da kullanılabilirdi: www.oztasisitma.com

kapatmasan daha iyi zira o broular tireşim yapacak, mikro titreşimler. Delik yine açılacak.

güzelce köpük yapıp alçı çek.

Cam yünü ile içini iyice doldurup alçı çekin

@binder dandet, içeriye böcek fln girebilir.

açık bıraksan kışın sağlam soğuk gelir.

Pastil alın eczaneden

Bademcik iltihabı başlangıcı olabilir. Eklem yerlerinde ağrı, halsizlik ve ateş bunu takip eder. Tedavi olmaması durumunda kritik tonsillit dediğimiz duruma dönebilir.

şu anda gayet sağlıklı gibiyim. en azından grip veya nezle ateş falan yok şu anda. hergun sabah aksam işe bisikletle gidiyrum. bu hafta da havalar soguktu. acaba rüzgar mı vurdu diye düşünüyorum.
teşekkürler. pastil var. sabah kullandım. bir daha kullanıcam şimdi. bepanthen pastil var. acaba günde kac tane kullanılıyor?

Farenjit başlangıcı. Sanırım salgın var bu ara.
Bu şekilde başladı ve ilerledi, gözüme sıçradı, sonra bademciklere de sıçradı, 1 haftadır uğraşıyorum, ancak iyileşebiliyorum, aman dikkat.

Soğuk-sıcak yemeyin. Ilık su için bol bol. Bağışıklığı güçlendirmek lazım.

Ağrı artarsa zencefil, zerdeçal bunları rendeleyin, balla karıştırın, karabiber de ekleyip yiyin. Ya da sıcak suyla karışıtırp için. Boğazı rahatlatıyor.

Pastil olarak ben strefen kullanıyorum, doktor günde 4 kere dedi.

bademciğiniz rahatsızlanmış olabilir. sıcak şeyler tüketin bolca ve boğazınızı sarıp soğuktan koruyun.

farenjit gibi.

Prospektüste günde 8 adetten fazla kullanmayın yazıyor. Ama siz yine de 4 tane kullanın bence. Strefen +1

Farenjit. Git ilac yazdir kendine.

haklısın. piyasada talep halinde olan bir şey değil sattığın. tamamen koleksiyon mantığı. 1000 lira da yazabilirsin. maç bileti değil, akaryakıt değil, gıda maddesi değil.
ayrıca silgiyi satmadıysan alıyorum :)

kokuyordu değil mi o? iyi silmiyordu bir de sanki? ortası bej şeritli kağıt parçalayan yeşil silgiden de var mı?

moderasyonun kafa yorarak okuduğunu zannetmiyorum. üstünkörü bakıp geçiyorlar.

Normaldir hocam üzülme.

benim de bir duyurum aynı gerekçeyle silinmişti. yukarıda da belirtildiği üzere; ne bir temel ihtiyaç maddesi ne de bilet vs gibi bir şey. ister 3 liraya, istersen 3 yüz bin milyona satışa koyarsın.

duyuru kurallarına "karaborsa" ifadesinin konmasını anladık. "fiyat belirtilmemiş"e de okey... "yahut piyasa fiyatının çok üstünde" maddesi çok saçma. piyasa fiyatının altında ya da üstünde bir fiyat istemek, normal bir ürün için, satıcının takdiridir. alıcı da takdir ederse satış olur. bundan kime ne!?

boş ver... bazı şeyleri değiştirmek çok zor.

sorduğun konuda haklısın.

fakat duyuru yönetimi hakkında şöyle bir şey düşünüyorum; bu adamlar buradan para kazanmıyorlar. bir menfaatleri yok. en azından benim bildiğim kadarıyla. o yüzden, ayıracağı zaman da ona göre olacaktır.

her bir duyuru üzerine fikir teatisi yapmalarını beklememek gerek diye düşünüyorum. bakmış, "karaborsa lan herhalde" deyip silmiş. normal:)

aydınlatma

İyidir.
Wake Up Light ve Hue.

köklü marka. gözümde malları genelde basit, işini yapan ürünler. kullandığım bir philips'ten şikayetçi olduğumu da hatırlamıyorum şu ana kadar. tabii genelde son kullanıcıya satılan alt/orta sınıf ürünlerini kullandım hep şimdiye kadar.
satıldığı fiyatlara göre azur ütüleri özellikle övüyorlar.

Philips deyince aklıma florasanlar geliyor.

Bendeki imaji kötü. Öğrenciyken para biriktirip şu kulaklığını almıştım: www.hepsiburada.com

1 ay sonra bozuldu. Servis filan da boş çıktı. Kullanici hatasi dediler ki gözüm gibi bakıyordum. O gün bugündür pek yönelmem.

bence kaliteli ve güven veren bir marka. eskisi kadar piyasada değil sanki.

futbolla 0 alakama rağmen psv eindhoven geliyor aklıma.

Led ampullerini basarili buluyorum ben

tıraş makinesi var ve hayatımda hiçbir ürün yok ki alıp da bu kadar memnun kalmamış olayım. 3-4 yıldır bende ve 1 sefer olsun gönül rahatlığıyla kullandırmadı kendisini. fişe takıp kullanamıyorsunuz. illa sürekli şarjlı halde saklamanız gerekiyor ama gel gelelim çok çok uzun sürede şarj oluyor ve full dolu olsa bile tıraşın yarısında şarjı bitiyor. yarım tıraşlı şekilde fişe taka çıkara sinir krizi geçirdiğimi bilirim. aklıma gelmişken niye duruyo ki bu bende gidip kıracağım. yine sinirlendim.

braun marka var elimde başka bir tıraş makinesi, o da tam tersi alırken bu kadar kaliteli bir ürün olduğunu tahmin etmeden aldım ve şaşırttı. bıçakları senelerdir keskin, zımba gibi çalışıyor, şarjında en ufak sıkıntı yok ve fişte de kullanabiliyorsunuz.

elim ayağım titredi yine ya

Türkiye'de üretilmeye başlandı. Gözler o bantlardan nasıl çıktığını gördü :) Samsung ve philips artık eski değerinde değil gözümde (kastım tv'leri içindir.)

Ben severek kullanıyorum.
TV kısmı çin’e geçti epey zaman önce.
Aydınlatma kısmı da el değiştirdi sanırım. Signify diye bir şey duydum ama henüz bakmadım.
Bi ara sadece sağlık alanında orijinal olarak kalacaklarını okumuştum galiba.

Tras makinesini begenmedim braun aldim gidip.

bence kesinlikle evet. zaten ürünleri için vegan sertifika alarak vegan pazara açılması da bunun bir göstergesi olabilir. kendine güveni geldi gibi markanın.
ben birçok ürünlerini severek kullanıyorum.

kesinlikle. zaten marketlerde falanda hemen tükeniyor, bulmak da zor oldu.

Marka degeri kasiyorlar bana kalirsa kalite konusunda basarisiz olduklarini dusunuyorum.

Vegan urunlerini kullanmaya basladim. Hayvanlar uzerinde kozmetik deney yapmamalari beni sevindir.

Kolonyacı algısını kırmaya çalışıyorlar ve bence başarılı da oluyorlar.

Evde sıvı sabunu var, kokusu ve kalitesi oldukça iyi bence. Şampuanının olduğunu bilmiyordum, onlara da bi bakar belki şans veririm.

geçenlerde organik şampuan ararken buraya da baktım. içeriğinde sls görünce vazgeçtim. "doğal zeytinyağlı şampuan" demiş mesela. ama burda kelime oyunu var gibi. tamam zeytinyağı doğal ama diğer içerik? o bakımdan direkt vazgeçtim.

not: tavsiyesi olan varsa yazabilir yoksa evde kendim yapacağım.

bazi turk markalari iyi bir grafiker tutmayi - branding'den anlayan birilerini calistirmayi akil etti, vizyon kipirtisi gosterenler meyvesini yiyor.

eskiden turk markalarinin packaging tasarimlarini yegen pavirpirtte ciziyordu, bu da musterinin algisini baya degistiriyor. ayni urunleri dandik generic siselere koy uzerine times new roman ile urun ismini yaz ayni etki olmaz.

Leş

iyi. bacak kıllarını alabilirsin.

Geysen, mukemmel diyorum

Modadan hiç anlamam, ama bence de leş.

gayet güzel.

bodrum marina kombini

gayet normal bi kombin. çok esmersen şortun rengi o kadar beyaz olmasa daha iyi olur.

Şort çok beyaz. Krem daha sık olur

şortu beğenmedim.

Stopajı mükellefiniz ödeyecek siz değil.

stopajı hizmeti alan ödeyecek.

not: Hatalı bilgi verdiysem özür dilerim. Ama ben makbuz keserken stopaj da veriyordum o nasıl oluyor peki?

cevalar için teşekkürler. stopajı hizmeti alan mükellef muhtasar beyannamesinde ödeyecek.

Klimayı virüs ve bakterilerden arınmak için temizleyin, en önemlisi de yağı bol bulmuş arap gibi 16-17 derecede çalıştırmaktansa 22-23 derecede düşük fan hızında çalıştırıp ortam ısısını insan yaşayacak seviyede tutmaya çalışın.

Bir de direkt size ya da başka birine hava üflemesine engel olun.

ben tek kişiyim karşıma bi vantilatör aldım, rahatım.

bu bildiğimiz vantilatör yani klima 10 birim işe yararsa bu 2 birim işe yarar. karşısında durmadığınız sürece serinletmez. karşısında durursanız devamlı üzerinize hava vurur. tatile gittiğim yerde vardı bundan. küçük bungalovda kalıyorduk. faydası yok gibi bişeydi her tarafı kapatıp bunu çalıştırmamıza rağmen.

haa illa vantilatör alacaksan ayaklı ve oynar başlıklı olanlardan al bari. bundan daha çok işe yarar.

klima; daikin ve mitsubishi iyidir ama pahalıdır.
bizim ofiste beko var. soğutma ve ısıtmada memnunuz ama biri devamlı problem çıkarıyor. yine de direkt üzerine hava vermiyorsa hasta etmemesi lazım.

@John Bloor

hocam 21-22 de calistiriyorum, yillik bakimlari yapiliyor... ve saga/sola ve yukari/asagi olarak acik durumda zaten

kendimi bildim bileli radio hits dinlemeye devam ediyorum.
lise zamanı ağır sago dinlerdim. artık kafam almıyor mesela.

metal dinlemeyi bıraktım.

çocuklukta burhan çaçan'la başlayıp ergenlikte haluk levent'e, metallica'ya, 20'lerde eski rock efsaneleri, saykodelikler derken pink floyd'a, bugünlerde ise Sia'ya doğru evrilmiş bir yanar dönerim. allah belamı versin arada ceza filan bile dinledim.

Çocukluk dönemi = Türkçe pop
Lise 1 = Gothic metal
Lise 2-Lise4 = Yerli/Yabancı rock
Üniversite 1 = Rap
Üniversite 2 - Üniversite 4 = İndie/Alternatif
After graduation = Elektronik, üçüncü yeniler

Yaş ilerledikçe müzik zevkim değişmemiş resmen evrim geçirmiş.

kronolojik açıdan şöyle olurdu sanırım:
80'ler yabancı pop>
90'lar yabancı/türkçe pop>
90/00 yabancı/türkçe rock>
geniş spektrumda metal>
geniş spektrumda rock>
geniş spektrumda alternatif rock>
geniş spektrumda alternatif rock/elektronik

tüm bu süreçte tsm ve en baştan beri dinlediğim türlerden temel şarkıları hep dinledim, dinliyorum; her dönemden 10-20 tane çok sevdiğim şarkı vardır ancak genel ağırlık böyleydi.
son yıllarda arabesk ve türkçe pop hariç her şeyi dinlemeye çalışıyorum. şu sıralar geniş spektrumda elektronik müzik ve türkçe underground rap'e kaydım mesela, etrafımda dinleyenler sebebiyle. çalma listemde 900 civarı şarkı var ama çoğunu çok uzun zamandır dinlediğim için biraz sıkıldım, böyle ara ara yeni şeyler dinleyip ilişkimizi canlı tutmaya çalışıyorum, aynı zamanda aileye yeni üyeler katmış oluyorum.

@uzdeniz burhan çeçenden pink floyda uzanan yolculuğun takdire şayan :D
biyografi kitabı ismi gibi oldu

Metal muzik turevleri dinlerdim yas ilerledikce elektronik muzige techno'ya dogru gectim. EDM dinliyorum full birkac yildir. Yerine gore de pop.
Degismeyen tek sey; hicbir turden yerli muzik hicbir donem dinlemedim, boyle devam ediyor.
30E

He arada klasik de dinlerim, gider canli dinlerim sezonda arada.

Gençliğim heavy metal dinlemekle ve çalmakla geçti. Zaman içinde kafa kaldırmamaya ve müzikal olarak çok da değerli görmemeye başladım. Zamanla yumuşadı şimdilerde alternatif metal, funk, progressive, indie rock vs dinliyorum.

Dönem dönem flamenco bile dinlemişliğim var gerçi. Her şeyi dinlerim salaklar için pop müzik hariç.

Lisede country dinlemeye başladım, sene 2002. Hala dinlerim, çok seviyorum. Son 3-4 senelerde blues da dinliyorum. Ama country dinlemeyi hiç bırakmadım.
Lise öncesi belirgin bir müzik zevkim yoktu.

orta ve lisede post punk / funky dinlerdim. sonra ne olduysa melodic death ve doom metale kaydım. sonra afro funk, mellow jazz, techno, deep house falan oldu. bunların hepsini dinler oldum.

ufuk ercan ve burak kut ile baslayip, baris manco - hakan kursun - jimi Hendrix - king crimson - Guthrie govan diye devam etti. aralara cazlar, blueslar, turkuler, klasikler, popiler de serpisti.

hiç değişmedi, ama biraz yumuşadı. eskiden dinlediğim janrlara çok sadıktım, şimdi benzer janrlara biraz toleranslıyım. eskiye dönük spektrumu genişletiyorum.
selam olsun yirmi senedir aynı şarkıları dinleyenlere. o/

Çok değişmedi. Yalnızca biraz daha yumuşadı +1

folklör öğretmenim sayesinde türküleri sevdim. çerkes, rumeli, karadeniz... her türlü türküyü dinler oldum. amelie filmi yan tiersen sevdirdi metalica dinledim özellikle therion çok sevdim de ama yoruyor bence. caz ve arada musiki dinliyorum. dinlendiriyor. klasik müzik de güzel.

Akustik

İlkokulda ve ortaokulun başlarında Teoman, Ogün Sanlısoy falan dinliyordum.
Ortaokulda türkçe rap dinlemeye başladım.
Ortaokulun sonlarına doğru hafiften Pentagram ile Heavy Metal dinlemeye başladım.
Lisenin başlarında Linkin Park ve Evanescence dinliyordum (çünkü neden? çünkü hoşlandığım kız bunları seviyordu. Ayrıca biraz aptal bir insanım, onun da etkisi var -bu müzikleri dinlememde değil, hala ara ara dinliyorum, böyle bir sebeple keyif almadığım halde dinlemem aptalca).
Yine lisede black metal dinledim. Motörhead dinledim deli gibi. Megadeth - Metallica tartışmalarında azılı bir Megadeth taraftarıydım (mazlumun yanında yer aldım hep). Sonra öğrendim ki Dave eski Dave değilmiş, çok değişmiş. Götüm dedim, Metallica'ya yanladım.

Rehberlik hocam vardı (çok güzel kadındı ya hu, neohippiydi, turuncu saçlar, çiçekli elbiseler, takılar falan :/) odasına giderdim sık sık, ben ona rotting christ dinletirdim, o bana pink floyd'un welcome to the machine'ini dinletmişti de burun kıvırmıştım.

Sonra hoşlanmadığım bir kız bana Pantera dinletmişti, cemetery gates'i sevmiştim, this love'ı sevmemiştim (hala sevmem) Pantera maceram orada son bulmuştu.

Bu arada megadeth dinlemeye son sınıfa kadar falan devam ettim ben.

Tool'un şans eseri (abimin mp3 playerında denk gelmişti) tek bir şarkısını (sober) dinlemiştim, çok sevmiştim. Sonra Schism'i açtım youtube'dan, bu neymiş yae, bu ne biçim vokal, rap gibi, meh deyip tool maceramı birkaç yıl sonra başlatmak üzere orada sonlandırmıştım (iyi bok yemiştim).

Üniversite Pink Floyd, Pearl Jam, Alice In Chains, Camel, Neil Young, Tool, A Perfect Circle, Pain of Salvation, Rage Against The Machine, King Crimson, Van der Graaf Generator, Jimi Hendrix, Led Zeppelin, Dream Theater, Iron Maiden, Rush ağırlıklı geçti. En çok Tool, Pink Floyd, Neil Young, Pain of Salvation, Camel, Rush, Pearl Jam ve Alice in Chains dinledim.

Şimdilerde ise Buckethead dinliyorum sanırım en çok.

Müzik zevkim daha çok progressive'e kaydı diyebilirim, bir parça da yumuşadı ve farklı türlere de açığım artık. Eskisi gibi müzik yobazı değilim.

Edit: Bir utanç vesikası olarak diyebilirim ki ilkokula gitmeden önce İbrahim Erkal dinliyordum.

Edit 2: Lisede bir ara manyak gibi Draconian da dinlemiştim. Bir de çok güzel bir İtalyan Metal grubu keşfetmiştim, adamların ilk albümü 96'da çıkmış bir de şimdi kontrol ettim 2011'de albüm çıkarmışlar. Bu grup da benim için gurur vesikasıdır, çok az bilinir.

diğerleri artsa da azalsa da, bırakıp başlasam da the cranberries hiç değişmedi.

ergenken metalciydim. burzum'dan tut metallica'ya kadar geniş bir yelpazede severek dinlerdim. geçen zaman içerisinde biraz daha yumuşadım ve ağırlıklı olarak elektroniğe kaydım. synth-pop, ebm, antin kuntin efektli müzikler falan.

rammstein dinlemeye 12 yaşında başlamıştım. 11 yıldır değişmeyen ve değişmeyeceğinden emin olduğum tek tutkum neue deutsche härte. farklı dönemlerde farklı tarzlara ağırlık verdiğim, farklı tarzlardan hoşlandığım olmuştur ama NDH (veya genel olarak alman elektronik müziği) her zaman ayrıdır benim için. alman olmayanlardan nitzer ebb'i ekleyebilirim. onun dışında eisbrecher, megaherz, rammstein, stahlmann, eisenfunk, die krupps, die toten hosen vs. bunları hayatımın sonuna kadar aynı sıklıkla olmasa bile daima dinleyeceğimden ve aynı tadı alacağımdan eminim. AŞKIM NOYE DOYÇŞE HERTE

minimalizme kaydı.

Lise klasik rock heavy metal
Üni grunge hard rock 80ler pop
Yetişkinlik üsttekiler ve elektronik şeyler

Değişmedi, sadece yelpaze genişledi. Metal dinlerdim, şimdi metal, klasik müzik, new age, doğu müzikleri vs. dinliyorum.

Ortaokul lise dönemlerinde genel olarak rock dinlerdim, aslında rock'a dair ne bulursam dinlerdim.
Ama en çok o dönem patlama yapan korn, limp bizkit, slipknot, deftones, soad vb grupları dinlerdim, çoğu şarkılarını hala ezbere bilirim:) Şimdi sadece spor yaparken dinliyorum. Eminem de çok dinlerdim bak o dönem, ingilizcemin gelişmesini ona borçluyum hatta, essay gibi şarkı sözleri vardı bitmeyen, oturup ezberlemişizdir.

Bu gruplardan sonra RHCP ve incubus hayranlığım oldu bir dönem. RHCP'den sonra grunge gruplara geçiş yaptım ve üni zamanlarında tam bir grunge'cı oldum. Hala da öyleyim.

pek değişmedi hala eski müzikleri dinliyorum.
müzik değişti ben değişmedim.

benim değişmedi.

Çocukluk: Türkçe pop dinlediğim yıllardı. Suat suna, nalan, sertap erener, nazan öncel, tarkan, emel müftüoğlu, bendeniz, yaşar vs dinlemekle geçti.
Tabii bir daha asla bunlar harici türkçe pop dinlemedim.

Ortaokul-Lise: Kargo, Gripin, Yüksek sadakat, teoman, mor ve ötesi, 84, the script, shakira, Sting, Frank sinatra, imagine dragons dinlediğim yıllardı.

Üniversite: Dünya müziği ile tanıştığım yıllar oldu.Şu an telefonda 2bin pc de de bir o kadar müzik var ve bunların yarisi türkçe- ingilizce harici şarkılar. Arapça'dan İsveççe 'ye portekizce' den Rusça' ya kadar bilimum dilde şarkılar var. Yine Klasik müzik sevgimin temellerini attığım seneler. Bu yıllarda genel olarak alternatif rock sevdiğimi fark ettim. Ağırlıklı olarak şunları dinlemekle geçti: Noir desir, calexico, beirut, mark knopfler, pearl jam, eric clapton, elvis castello, oscar and the wolf, gipsy kings, radio tarifa, dead combo, dead can dance, sam karpaniea, alexi murdoch, loreena mc, cake, flört, modern talking, U2, muse, pink floyd, keane, elvis presley, johnny cash, myrath, anna rf, vas, niyaz, mohsen namjoo, pilli bebek, zardanadam, sigur ros, Morrissey, roxy music vs

şimdi : 2018 benim metal müziğe önyargımı kırmak için bir şans daha verdiğim yil oldu. Ufaktan dinleyerek kendi capimda sevebileceğim bir türünü arıyorum. lethe ile bildiğim Dark tranquilty, Iron maiden, opeth, pain of salvation, amon amarth şu sıralar dinlediğim gruplar.

tabii birde sezen aksu , yıldız tilbe, ahmed kaya ve bilimum türküler var onlar her dönemde dinlediğim şarkılar olduğu için dönem dönem ayırmadım hiç dinlemediğim türler ise zannedersem rap ve arabesk müzik. tabi ibo' yu ayrı tutuyorum. Arkadaşlarla süt eşliğinde az şarkısını dinlemedik.

Genel olarak değişmedi. Trip Hop dinlerdim hala severek dinliyorum. 90'lar rapi dinlerdim, hala dinliyorum bıkmadım. Hatta yeni nesilin bazı rapçilerini bile severek dinliyorum. Değişen tek şey indie rock. artık dinleyemiyorum.

Çocukluk-ilkokul: Barış Manço, MFÖ, Erol Evgin, Türkiye'nin Eurovision'a çıkan şarkıları, Adını bilmeyip melodisine takıldığım bazı yabancı şarkılar, TRT çocuk korosunun çocuk şarkıları [tek kanal dönemi TVsever çocuk playlisti]
İlkokul-ortaokul geçiş dönemi: Yeke Yeke (Mory Kante), Gimme Hope Joanna (Eddy Grant), Englishman in New York (Sting), Twist in my Sobriety (Tanita Tikaram), vs dönemin popüler yabancı şarkıları [Pop saati, 1 Numara programlarından]
Ortaokul: House, Techno, Rap [Asitçi-Metalci savaşları dönemi, tarafım "asit" olmuştu :) ]
Ortaokul-lise geçiş dönemi: Kısmen patlayan yerli popa hafiften kayış.
Lise: Rap, lakin biraz MC Hammer ekolünden Public Enemy ekolüne geçiş [Yo MTV Raps programı etkisi]
Üniversite: Rap'e devam, reggae ile tanışma [Üniversitede siyaseten biraz Üçüncü dünyacıydım da]
Üniversite sonları: Eskilere bir de yeni bir gözle bakarak nostalji hissiyle başlanan eski yerli şarkılar (aslında bu trend lise sondan beri gidiyordu. Başta yazdığım Barış Manço ve MFÖ'yü arada zaten bırakmamıştım), yine bi zamanlar arkadaşların dinlediği ve benim sevmediğim rock, metal şarkıları.

Şu anda: Neredeyse tamamı 1995 öncesinden her telden ve dilden müzik. Youtube listeme baksanız Kuzey Kore marşlarından Alman yodellerine her şeyi bulursunuz.

Çok yüksek maliyeti vardi, muhtemelen reyting karşılamadı.

Bu arada kenan imirzalioğlu'nun oyunculuğu bi kütükten hallice. Ezeli izleyeyim demiştim 2-3 yil önce. O oyunculuk yüzünden 13. Bölüme kadar dayanabilmiştim anca. Bu kadar kötü bir oyuncunun bu kadar para kazanmasina da çok uyuzum.